-
1 daha küçük
adj. smaller, lesser, less* * *smaller (adv.) -
2 daha küçük
less -
3 daha küçük bir oda gösterir misiniz
Would you please show me a smaller roomTurkish-English dictionary > daha küçük bir oda gösterir misiniz
-
4 daha küçük bir şeyleriniz var mı
Do you have anything smallerTurkish-English dictionary > daha küçük bir şeyleriniz var mı
-
5 daha küçük şey
n. less -
6 den daha küçük
smaller than -
7 taneleri arpaya benzeyen daha küçük bir bitki
cehdasîTürk-Kürt Sözlük > taneleri arpaya benzeyen daha küçük bir bitki
-
8 minor
daha küçük, daha az; önemsiz, küçük, ikincil; minör, ergin olmayan çocuk -
9 меньше
daha az* * *он ме́ньше всех — hepsinden küçüktür
2) сравн. ст. от мало daha azме́ньше ста гра́ммов — yüz gramdan az; yüz gramın altında
оста́лось ме́ньше неде́ли — bir haftadan az bir zaman kaldı
сто ме́тров он проплы́л ме́ньше чем за мину́ту — yüz metreyi bir dakikanın altında yüzdü
ме́ньше чем за рубль не продава́й — bir rublenin aşağısına satma
как мо́жно ме́ньше — elden geldiğince az
••лу́чше ме́ньше, да лу́чше — погов. az olsun uz olsun
-
10 ελάσσων
daha az önemli, daha küçük -
11 minder
daha azdaha küçük -
12 do you have anything smaller
daha küçük bir şeyleriniz var mı -
13 would you please show me a smaller room
daha küçük bir oda gösterir misinizEnglish-Turkish dictionary > would you please show me a smaller room
-
14 do you have anything smaller
daha küçük bir şeyleriniz var mı -
15 would you please show me a smaller room
daha küçük bir oda gösterir misinizEnglish-Turkish dictionary > would you please show me a smaller room
-
16 less
adj. daha az, daha küçük, içermeyen, eksik————————conj. daha az.————————n. eksik miktar, daha az şey, daha küçük şey————————prep. eksi, çıkarılmak üzere* * *daha az* * *[les] 1. adjective((often with than) not as much (as): Think of a number less than forty; He drank his tea and wished he had put less sugar in it; The salary for that job will be not less than $30,000.) daha az2. adverb(not as much or to a smaller extent: I like her less every time I see her; You should smoke less if you want to remain healthy.) daha az3. pronoun(a smaller part or amount: He has less than I have.) daha az4. preposition(minus: He earns $280 a week less $90 income tax.) noksan, eksik; eksi- lessen- lesser 5. adverb(less: the lesser-known streets of London.) daha az/küçük, daha önemsiz- no less a person than -
17 lesser
adj. daha az, daha küçük, küçük olanı* * *daha az* * *adjective (smaller or not as important: the lesser of the two towns.) daha küçük olan -
18 меньший
ufak olanı* * *с ме́ньшим усе́рдием — daha az bir gayretle
3) разг. ( младший) küçük••по ме́ньшей ме́ре — en az / aşağı; en azından
-
19 smaller
adj. daha küçük* * *1. daha küçük (adv.) 2. küçük (adj.) -
20 kırık
1) Bruch myerde bir cam kırığı buldu er fand eine Glasscherbe auf dem Boden; ( daha küçük) er fand einen Glassplitter auf dem BodenII adj1) gebrochen\kırık çizgi math eine gebrochene LinieK\kırık testi lit (Heinrich v. Kleist) Der zerbrochene Krug4) \kırık dölü uneheliche(s) Kind5) ( tavlada pul) geschlagen
См. также в других словарях:
küçük — sf., ğü 1) Boyutları, benzerlerininkinden daha ufak olan, büyük karşıtı Bir aralık başımın üstünde kartaldan küçük, atmacadan büyük yırtıcı kuşlardan birinin döndüğünü gördüm. M. Ş. Esendal 2) Yaşı daha az olan Ortanca ve küçük ablalar ... beni,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sonsuz küçük — is., ğü, mat. Sıfıra eşit olmamak şartıyla, herhangi bir sayıdan daha çok sıfıra yakın olabilen değişken … Çağatay Osmanlı Sözlük
adımlarını sıklaştırmak — daha küçük ve çabuk adımlar atarak hızlı yürümek, ivmek, acele etmek Ferit daha hızlı yürüdü, onlar da adımlarını sıklaştırarak aradaki mesafeyi muhafazaya çalışıyorlardı. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
ÂLEM-İ ASGAR — Daha küçük âlem. En küçük âlem. * İnsan. (Nasıl ki insanın anasırları, Kâinatın unsurlarından; ve kemikleri; taş ve kayalarından; ve saçları nebat ve eşcarından, ve bedeninde cereyan eden kan ve gözünden, kulağından, burnundan ve ağzından akan… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
İSM-İ TAFDİL — Renge, şekil ve vasfa dâir (ef al) vezninde olan mutlak ve uzuv noksanlığına delâlet etmemek üzere mukâyeseli üstünlük ifâde eden sıfatlardır. Daha büyük, en büyük, daha küçük, en küçük, en güzel, daha güzel gibi mânâlara gelir. (Kebir… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
aşağı — is. 1) Bir şeyin alt bölümü, zir, yukarı karşıtı 2) Eğimli bir yerin daha alçak olan yeri 3) sf. Bir yere göre daha alçak yerde bulunan Aşağı katı, sakin ve daha sıcak olduğu için seçtik. A. Gündüz 4) sf. Bayağı, adi 5) sf., mec. Niteliği düşük,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
küçültmek — i 1) Büyükken daha küçük duruma getirmek Lokmasını bir iki kez çiğneyerek küçülttü. N. Cumalı 2) Yaşını gizleyerek küçük göstermek 3) mec. Değerini ve onurunu azaltmak Adamcağızı küçülten, küçük düşürmek isteyen numara anlaşılmıyor. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
ATOM — yun. Maddenin bölünemez en küçük parçası manasında eski çağ felsefesinde kullanılan bir tâbir, günümüze kadar gelmiş ve ilmî tabir olarak kalmıştır. Atom, maddenin bölünmez bir parçası değil, kendisi de daha küçük parçalardan yaratılmış çok küçük … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
SUGRA — (Suğra) Daha küçük, pek küçük. * Man: Hadd i asgarın bulunduğu cümle. Birinci kaziyye. Küçük önerme. (Bak: Hadd i asgar … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
cin — mukayese edatı. (ufak, küçük)cin ufak:daha küçük(en cin ufak:çok küçük) … Beypazari ağzindan sözcükler
bölme — is. 1) Bölmek işi, ayırma, parçalama, taksim 2) Salon, oda, sofa vb. büyük bir yerden ayrılmış daha küçük yer Gözlerimi tabağıma eğmiş bir vaziyetteyim ama telefon bölmesini âdeta bakmadan görüyorum. R. H. Karay 3) Büyük bir yeri, alanı küçük oda … Çağatay Osmanlı Sözlük